ERGENEKON DESTANI
120cm X 120cm Teknik: Yağlıboya
8.000 TL
Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen
bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler
birleştiler, Türklerin üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını,
sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman
gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi.
Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp
konuştular. Dediler ki: ''Türkler'e hile yapmazsak halimiz yaman olur!''
Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "Bunların
gücü tükendi, kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler. Düşman,
Türkler'i görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman,
Türkler'i öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir
yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan
geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.
O çağda Türklerin başında İl Kağan vardı. İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı. Ancak,
bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl
evlendirmişti. İl Kağan'ın bir de Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni
vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oğuz tutsak olmuşlardı. On gün sonra
ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna
döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar
buldular. Oturup düşündüler: ''Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi
yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım.'' Sürülerini alıp dağa
doğru göç ettiler.
Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine
sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere
bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.
Türklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler,
avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın
hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye
''Ergenekon'' dediler.
Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oğuz'un birçok çocukları oldu.
Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oğuz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara
Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir
bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da
kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.
Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz
oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: ''Atalarımızdan
işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış. Bizim yurdumuz
da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp
Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla
dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.''
Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar;
bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: ''Bu dağda bir demir madeni var.
Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir. Gidip demir
madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler.
Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden
yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip
körüklediler. Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü
deve çıkacak denli yol oldu.
Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt
geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek.
Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde,
o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.
Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu.
Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu
demiri önce Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki
Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.
Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine
(Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türklerin Ergenekon'dan
çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türklerin buyruğu altına
girene kadar. Bunu kimi iyi karşıladı, Börteçine'yi kağan bildi; kimi iyi
karşılamadı, karşı çıktı. Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini
yendiler. Türk Devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar.
Kaynak
: http://www.dilimiz.com/tarih/bozkurtergenekon.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder