60 cm x 80 cm Teknik : Yağlıboya
OD ANA
Ocağı ve içindeki
ateşi korur. Kırmızılar giymiş yaşlı bir kadındır. Ateşin yalımıyla dalgalanan
kırmızı ipekten bir kaftanı vardır. Genç al bir kısrak üzerinde gezinir. Uzun
kırmızı saçları vardır, saçları örülüdür ve ateşin yalımlarını simgeler. Kırık
Baştu Kıs Ene, Odus Baştu Ot Ene olarak tanımlanır. Göğüsleri çok büyüktür.
Ocak evin tam ortası ve kalbidir. Od Ana, genel olarak evlerdeki ve
çadırlardaki ocakları ve ateşini korur. Her ocağa bir İye (koruyucu ruh)
gönderir. Yedi oğlu vardır ve yedisi de Ateş Tanrısıdır. Yeryüzündeki ilk ocağı
Ülgen’in kızları yakmıştır. Sonra da Od Ana’ya emanet etmiştir. Od Ana her bir
ateşe ve ocağa birer tane İye (koruyucu ruh) gönderir. Dokuz ateş ırmağının
kavşağında dokuz köşeli bakır bir evde yaşar. Evin, ülkenin koruyuculuğunu da
simgeler. Kendi çocuğunu yediği söylenir. Bu durum ateşin alçalıp azalan
yalımlı tabiatını çağrıştırır. Gök yerden ayrılırken yaratılmıştır. Moğollarda
evliliği simgeler. Karaçaylarda Teb Ana biçimi kullanılmaktadır ve Tabıtı adlı
İskit Ocak Tanrısı ile bağlantılıdır. Tatar mitolojisinde Od Ata, Od İyesi ve Od Ana bazen tek bir varlığa verilen çeşitli
isimler olarak gözlenir. Fakat aralarındaki en önemli fark, Od İyesinin sadece
belli bir ocağa veya ateşe bağlı olmasıdır. Od Ana ve Od Ata ise tüm ocakların
ve ateşlerin sahibidir ve istediğinin yanına gidebilir. Od iyelerini bu
ateşleri korumak üzere Od Ana ve Od Ata gönderir.
ATEŞ
TANRIÇASI ( OD ANA – ATEŞ ANNESİ)
Ocak
tanrıçası dişi bir varlık olarak düşünülmüştür. Yakut Türkleri ocak yaparken
sekiz kenarlı ana-hatundan izin alırlar. Altay Şamanları dualarında atamızın
yaktığı üç ateş, anamızın gömdüğü üç taş ocak diye dua ederler. Ateş tanrısı ve
ocak tanrıçasına dua ederken “üç” sözü sürekli tekrar edilir. Üç sayısı eril
bir sayıdır. Ama, ucu yukarıya bakan üçgen, ateş unsurunu ve erilliği ifade
ederken, aşağı dönük üçgen, dişil unsuru ve ocağı sembolize eder.
Yakut
Türkleri ateş tanrıçasını ak saçlı bir kadın olarak görürler. Buryatlar ise,
kırmızılar giymiş yaşlı bir kadın olarak veya ateşin yalımıyla dalgalanan yeşil
veya kırmızı ipekten kaftan giymiş bir kadın olarak da düşünmüşlerdir. Bir
başka şaman duasında da şöyle tasvir edilir. “sen karanlık gecelerde, genç
kızlar gibi saçlarını dalgalandırarak oynuyorsun! Kırmızı ipekli kumaşlar
sallayarak, genç al kısrak üzerinde geziniyorsun”.
*************************
Od
İyesi (Tatarca: Ут
Иясе veya Ut İyäse, Çuvaşça: Вут Ийĕ,
Yakutça: Уот Иччи) - Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde ateşin
koruyucu ruhudur. Vot (Vut, Uğot, Uvot) İyesi / Eğesi / Ezi / Issı /
İççisi veya Yalgın (Yalkın) İyesi ve Alev
(Alav) İyesi olarak da bilinir. Moğollar Gal
Ezen Yakutlar Ot
İççiteadıyla bilmektedirler[1]. Yeni
evliler yağ, içki içenler ise içtikleri içeceğin bir kısmını ateşe atarak bu
tanrıyı onurlandırırken şamanlar gelecekten haber almak için Od iyesi
için koyun veya kısrak kurban etmekteydi[1].
Her ateş için farklı
bir İye vardır. Türk kültüründe ateş çok önemli bir yere sahiptir. Ateşe saygı
gösterilmesi gerekir. Onun yatağı yağlı kurum ve kara istir; soluğu
dumandır, aşı kuru odundur. Köz yastığı, kül yorganıdır. Ateşle bağlantılı olarak
Duman ve Kor, Köz, Kül, Alav, Kıvılcım için dahi ayrı İyeleri olduğuna
inanılır. Ateşe koyulan Sac üç ayaklıdır bunlar: geçmişi bugünü ve geleceği
simgelerler. Ateşi insanlara Tanrı vermiştir. İlk ocağı Ülgen Han kurup
insanlara bırakmıştır. Bazı söylencelerde Güneş, Ay ve Od kardeştirler. Ve
hepsi de Yıldırımın oğludurlar. Ateş yıldırımdan yaratılmıştır. Ateş mecazen
farklı içerikleri barındırır, örneğin Aşk Ateşi kavramı, aşk ile insanın
vücudunda meydana gelen enerjiyi ve yeniden doğuşu ifade eder. Eski Türk
inançlarına göre “Ülgen tarafından gökten indirilen biri kara, biri ak iki taş
arasına kuru otlar konması ve taşları birbirine vurması sonucu otların
yanmasıyla elde edilmiştir”. Bu ruhun dünyanın yaratılmasından beri var
olduğuna inanılır. O, kiri, kini, pisliği, kötülüğü sevmez. Yer üstündeki bütün
ruhlara dua edebilmek için ilkin ateşin ruhuna adak vermek gerekir. İnanca göre
ateş insanoğluna her şeyi söyleyebilir, onları uyarabilir, onlara öğretebilir.
İyilik isteyen insanları koruması, onlara yardımcı olması, mümkündür.
Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te hiç sönmeden yanan bir ateşin bulunduğu
“Sönmez Od Anıtı” yer alır. Sönmez Ateş kavramının Pers Ateşperestliğiyle
bağlantılı olduğu öne sürülür. Gerçi bu tür anıtlar dünyanın pek çok yerinde
bulunmakla beraber Türklerde ateş özel bir öneme sahiptir. Ancak İran ateşe
tapma anlayışı (Mecusilik) ile ilişkilendirme mantığı çoğu zaman yanlış bir
yaklaşımdır. Mecusiler, ateşi İyilik Tanrısı Hürmüz’ün bir sembolü kabul
ettiklerinden, her tapınakta Ateşgede denilen ve devamlı ateş yanan bir yer
yapmışlardır. Bu ateş hiç sönmemek üzere yanardı. Mecusilik aslında hem
tektanrıcı hem de düalist bir inanç sistemidir ancak ateş kültü o kadar ön
plana çıkmıştır ki bir süre sonra ateşe tapmaşekline dönüşmüştür. Tatar mitolojisinde Od Ata, Od İyesi ve Od Ana bazen
tek bir varlığa verilen çeşitli isimler olarak gözlenir. Fakat aralarındaki en
önemli fark, Od İyesinin sadece belli bir ocağa veya ateşe bağlı olmasıdır. Od
Ana ve Od Ata ise tüm ocakların ve ateşlerin sahibidir ve istediğinin yanına
gidebilir. Od iyelerini bu ateşleri korumak üzere Od Ana ve Od Ata gönderir.Ateş
üçe ayrılır:
1. Ayıhı Od: İyi ruhlara aittir. Yıldırım düşmesiyle elde edilen ve tanrının
gönderdiği kabul edilen ateştir.
2. Abahı Od: Kötü ruhlara
aittir. Sıcak vermeyen soğuk bir ateştir. Soğuğun yakıcı özelliği ile de
bağlantılıdır. Soğuk yaktı tabiri ile bu anlatılır.
3. Uluğ Od: Tanrısal
ateştir.
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder