30 Ocak 2016 Cumartesi

BİLGE TÜRK - YAKUT TÜRKLERİ VE KUTUP YILDIZI

Yıldızına Ulaşmak
80 cm x 120 cm Teknik: Yağlıboya
 Yakut Türklerinin düşüncesi daha çok dinin temel inanışlarına dayanıyordu. Yakutların bu demir ağaçları da Ortaasya Türkleri için yabancı bir motif değildi. "Türklere göre, çadırın kubbesi gökyüzü ve direği de göğün direği idi". Bu direği Yakut Türkleri daha mitolojik bir şekle koymuş ve onu bir demir ağaç yapmışlardı. Veyahut da Türk düşüncesinin aslı böyle idi. Bizce bu, pek muhtemel görünmemelidir. Çünkü Yakutların bu düşüncesi, herhalde "Hayat-Ağacı" motifinin tesirleri altında kalmış olmalı idi.
Türk mitolojisindeki Hayat Ağacı motifini, başka bir bölümümüzde incelemiş bulunuyoruz. Ama ne olursa olsun, bu demir ağacın bir "Demir direk" şeklinde düşünülmesi bile, Türk mitolojisinin temel prenbiplerine uygundur. Yakut Türklerinin yaşadığı bölgeler "Ren geyiği" sahaları idiler. Bu sebeple "Demir kazığa bağlı Ortaasyalıların yedi kurduna, yani Büyükayı burcunun yedi yıldızına karşılık; Yakutlar da demir ağaca bağlı yedi ala ren geyiği düşünmüşlerdi. Onlara göre, bu geyikler bu demir ağaca kalın bağlarla bağlanmışlar ve bu bağlarını koparmak için öteye beriye koşar ve uğraşır dururlardı?"
 Yıldızların böyle çabuk veya yavaş dönmesi, Yakut Türklerinin mitolojisinde de yer bulmuştu:

"Eskiden gezegenler çok yavaş dönermiş. Bunun için de havalar çok soğukmuş. Bu soğuklardan büyük bir ızdırap çeken insanlar, gezegenlerin daha çabuk dönmesini istemiş ve hiç olmazsa bu yolla havaların ısınmasını dilemişlerdi. Elindeki sopası ile yıldızlara vuran bir Şaman, gezegenleri kovalamış ve onların daha süratli dönmesine sebep olmuştu. Bunun için de havalar ısınmış ve insanlar rahat etmişlerdi".
KAYNAK : KAZIM MİRŞAN



29 Ocak 2016 Cuma

BİLGE TÜRK - Dünden Bugüne HALAY







HALAY

Halay bizim kırmızı çizgimizdir der sayın Haluk TARCAN. Neden mi dersiniz ,bakın nasılda güzel anlatmış ; 
"Babam,  Atatürk’ün etrafındaki 4üncü çemberden idi.  Urfa yöresinin sağlığı için mevcut  Asker Hastahanesi’ni tedvire (organize etmeğe) Atatürk tarafından memur kılınmıştı.
O yöredeki Şıh atlılarını gönderir, bizi, 3 erkek kardeşi çadırında misafir edermiş, ben çok küçüktüm, hatırlamıyorum; Şıh’ıh erkek çocuğu olmamıştı…
Babam “derman, derman” diye gelen, beş meteliği olmayan Kürt kadınlarına parasız bakarmış… Ev sabahtan akşama kadar bu hastalarla doluymuş. Ara sıra annem de ona yardım edermiş…Yaralarına oksijenli su döker, tentürdiyot sürermiş… Osmanlı İmparatorluğu enkazından Türkiye Cumhuriyeti böyle kurulmuştur.
Askeri doktor olan babamın emireri, beni leblebi almaya kucağında götürürdü, Kürt’tü- sonradan öğrendim- Ankara’daydık. Emireri terhis edilip köyüne döndüğünde çok ağlamışım, sonra gelen emirerinden kaçmış durmuşum…
Biz  Atatürk Türkiyesi’nde böyle yaşadık. Kürt /Türk ayrımı yoktu. Diyap Ağa Atatürk’ün dostu idi. Şimdi ise Batı’dan pompalanan fikirlerle kültür zenginliğinden söz ediliyor; Bu, kendine özgü bir kültürü olmayan ve  kültürü ona Doğu’dan gelenlerin, Ön-Atalarımızın getirdiği, öğrettiği, kültür fakîri Avrupalının aşağılık duygusunu tatmin edecek olan bir emperyalist icadı olsa gerek….
Kültür zenginliği söz konusu ise, bu iddiada bulunanlara soruyorum: Türk kültürü ile Kürt kültürü arasında ne fark vardır? Bana bunun kırmızı çizgisini çizebilirler mi?
İşte her fırsatta televizyonda gördüğümüz, duyduğum zaman beni kendimden geçiren halayların tarihin derinliklerindeki kökeni :
İ.Ö. 8.000, Orta Asya Qara-Tau… Kazakistan
Kün-Ëki , Güneş ve Eşi, yeryüzüne inmişler, Güneş’in eşi yani AY, Tanrı adına,  halkı tarafından seçilmiş olan Buğ’u kutsamıştır. Bu kutsama da OYUNG’la, Halay çekme ile resmiyet kazanmıştır.(K.Mirşan)
Dünden Bugüne Halay
         100cm x 100cm 
         Teknik: yağlıboya 
5.000 TL
Doğu Anadolu, Tîri-Şin yaylâsı, Davulcular. (Prof.M.Uyanık)…İ.Ö.7.000
Davulcu, bayrağı davuluna takmış…Baş Tutgan Kişgi (baş tutan kişi) elinde mendili, Oyung’u yönetiyor…
Üstte, yan yatmış (V) harfi ve devamında ALTI  nokta  OĞ-ALTI diye okunuyor , Tanrı ALTI, “Tanrı Temsilcisi” anlamını veriyor …Demek ki Halay, gerçekten TİNSEL değerde bir OYUNG… Zaten bu sözcük, “felsefî” bir fikri ifade ediyor; felsefî fikir yâni, “ Tanrıya erişme başarısı, onunla özdeşleşme başarısı” demek…
Yalnız bu kaya resmi, Anadolu’yu çıkarları doğrultusunda parçalamak isteyenlere halay’la verebileceğimiz bir cevap…
Acaba siyasîlerimizin, resmî tarihçilerimizin şu ufak kaya resminden ve onun siyasal ve san’atsal değerinden haberleri var mı?
Halay, Doğu Anadolu geleneksel halk oyunlarının başında gelir.
Doğu Anadolu’ya İ.Ö.13.000’de ayak basmış olan Ön-Atalarımız.(Prof.A.Erzen,Urartular, Doğu Anadolu, 1984 TTK.Ank.)
Mezopotamya’ya inmişler ve bu kültürü oraya da taşımışlardır.

Hassuna

Samarra
                                                           Vazo kenar motifi , İ.Ö. 5.000
(A.Parrot, Sumer, Gallimard, 1960 s.46/f.62/63)
Mezopotamya’da Ön-Türk kültürü şüpheyle karşılanabilir.
Fakat :
Yukarıda, Tîr-i şin yaylâsındaki davulcular resminde gördüğümüz ve ES diye okunan bir dikey çizgi ve önünde bir haç yâni OQ damgası, ES-OQ diye okunur:  OQ(halkı)DIR… Yandaki resimde görülen OQ damgası yâni, Haç şekli, aynen karşımızdadır. (A.Parrot, Sumer,Gallimard 1960, Paris,s.334/f.410)
Bu sunduğumuz ve sadece Halay ile ilgili belgeler karşısında Doğu Anadolu’yu, kültürü ileri sürüp, çok kültürlülük kavramında bulutlandırıp, iki ayrı kültürden söz etmek imkânı var mıdır? Yoksa,  Anadolu dip kültüründe, kökende Türk kültürünün, Ön-Ata kültürünün varlığını itiraf etmek zorunluluğunu mu kabul etmek gerekir?
Hani, kırmızı çizgi nerede?…
 Haluk Tarcan
http://onturk.org/2011/04/14/halay-kirmizi-cizgi/#more-1069